Dağın Sırrı
Bu doğa hikayesi, Mert’in doğaya olan sevgisini ve dağın zirvesinde keşfettiği büyülü gölü anlatıyor. Mert, gölün ve doğanın gizemini keşfederken, doğaya saygı göstermenin önemini öğreniyor. Çocuklara doğayla uyum içinde yaşamanın ve ona saygı duymanın önemini öğreten bu hikaye, huzur dolu bir anlatı sunuyor.
Küçük bir köyde, doğaya karşı büyük bir sevgi ve saygı duyan Mert adında genç bir çocuk yaşardı. Her gün köyün dışındaki tepeye çıkar, dağlara ve ormanlara hayranlıkla bakardı. Bir gün Mert, dağın tepesine tırmanmaya karar verdi. Çünkü babası ona, o dağın zirvesinde büyülü bir göl olduğundan ve bu gölün her baharda hayat veren suyla dolduğundan bahsetmişti.
Mert, erkenden yola çıktı. Orman boyunca ilerlerken çeşitli bitkiler ve hayvanlarla karşılaştı. Yol boyunca ağaçların arasında dolaşan kelebekleri izledi, kuşların melodik şarkılarını dinledi ve her adımında doğanın gücünü daha derinden hissetti. Dağın tepesine yaklaştığında, artık etrafı sis kaplamıştı. Sisin arasında ilerlemek zor olsa da, Mert devam etmeye kararlıydı.
Sonunda zirveye ulaştığında, karşısında masmavi bir göl belirdi. Göl o kadar berraktı ki, suyun altında yüzen balıkları ve taşları görebiliyordu. Babasının bahsettiği büyülü göl işte tam da buydu. Etrafı incelemeye başladığında, gölün kenarında eski bir taş tablet fark etti. Tabletin üzerinde şu yazılıydı: “Bu göl, doğanın kalbidir. Ona saygı gösterenler, yaşamın sırrını bulur.”
Mert, bu yazıyı okurken gölün etrafındaki sessizliği daha derin bir saygıyla hissetti. Orada bir süre durup suya baktı ve doğanın büyüklüğünü düşündü. Mert, köyüne döndüğünde bu hikayeyi herkesle paylaştı. Köylüler de gölün ve doğanın önemini anladılar. Artık, her bahar geldiğinde, köy halkı göle gidip doğaya olan sevgilerini ve şükranlarını sunardı.
O günden sonra Mert, doğaya olan sevgisini ve saygısını hiçbir zaman yitirmedi. Çünkü artık biliyordu ki, doğa yalnızca bir manzara değil, aynı zamanda hayatın kendisiydi.
