Kayıp Zamanın Gölgeleri
Kasabanın kenarındaki eski tren istasyonu yıllardır terk edilmişti. Ancak bir gece yarısı, kaybolan bir trenin geri döneceğine dair bir efsane vardı. Burak, bu efsaneyi kanıtlamak için istasyona gitti. Fakat onu bekleyen şey, düşündüğünden çok daha korkutucuydu.
Kasabanın kenarındaki eski tren istasyonu, yıllardır terk edilmiş haldeydi. Kimse artık oraya gitmiyor, oradan geçen trenlerin sesini hatırlayanlar bile neredeyse kalmamıştı. Ancak bir efsane vardı: Her yıl aynı gece, saat tam gece yarısında, kaybolan bir tren tekrar ortaya çıkar ve bu trene binen bir daha geri dönmezdi.
Kasabanın gençlerinden Burak, bu efsaneye pek inanmıyordu. Ona göre bunlar sadece kasaba halkının uydurduğu eski hikayelerdi. Ancak bir gece, arkadaşlarıyla iddiaya girdi. Cesaretini göstermek için o gece yarısında eski istasyona gidip, o kayıp treni bekleyecekti.
Gece yarısı saat tam on ikiyi vurduğunda Burak, elinde bir fenerle istasyonun yanında duruyordu. Etrafta sadece rüzgarın hışırtısı ve baykuşların sesi duyuluyordu. Tam geri dönmeyi düşünürken, raylardan gelen hafif bir titreme hissetti. Gözleriyle rayları taradı ve uzakta, karanlığın içinden eski bir trenin yavaşça istasyona doğru yaklaştığını fark etti. Tren, köhne ve paslıydı, ama bir şekilde garip bir ışık saçıyordu.
Burak şaşkınlıkla trenin kapısının kendiliğinden açıldığını gördü. İçeriden hiçbir ses gelmiyordu, ancak içeride hareket eden gölgeler fark etti. Tereddüt etse de arkadaşlarına söz verdiği için trene binmeye karar verdi. İçeriye adımını atar atmaz, kapı arkasından hızla kapandı. Tren birdenbire hareket etmeye başladı ve Burak nereye gittiğini bilmeden raylarda hızla ilerliyordu.
İçerisi soğuktu. Eski trenin her yeri toz kaplıydı ve oturacak koltuklar sanki yıllardır kullanılmamış gibiydi. Ancak en garip olan şey, trenin içinde oturan diğer yolculardı. Yüzleri solgundu, sanki bir zamanlar insanmış ama şimdi sadece birer gölgeye dönüşmüş varlıklardı. Hepsi sessizce Burak’a bakıyordu.
Trenin camından dışarıya bakmak istediğinde, Burak korkunç bir şey fark etti: Artık dışarıda ne kasaba ne de orman vardı. Tren, sanki başka bir dünyada ilerliyordu. Gökyüzü karanlıktı, ne ay ne de yıldızlar vardı. Her şey karanlığa gömülmüştü.
Burak panikle trenin kapısını açmaya çalıştı, ama kapılar kilitliydi. Trenin içinde dolaşırken bir köşede eski bir gazete buldu. Gazete, kaybolan trenle ilgili bir haber içeriyordu. Haber, yıllar önce bu trenin aniden ortadan kaybolduğunu ve içindeki yolcuların asla bulunamadığını yazıyordu. Burak o an fark etti: Bu tren bir zamanlar kaybolan ve geri dönmeyenlerin treni olmalıydı.
Saatler geçiyor gibi görünse de Burak için zaman durmuş gibiydi. Tren sanki sonsuz bir döngüde ilerliyordu. Ne kadar çabalarsa çabalasın, ne trenin hızını durdurabiliyor ne de kapıları açabiliyordu. İçerideki yolcular sessizce ona bakmaya devam ederken, Burak bu kabusun hiç bitmeyeceğini hissetmeye başladı.
Sabah olduğunda, kasaba halkı Burak’ı bir daha göremedi. Eski tren istasyonuna gidenler ise raylarda eski paslı bir trenin izlerini buldu, ama tren çoktan gitmişti. O günden sonra kimse o istasyona gitmeye cesaret edemedi.
Bu korku hikayesi, kaybolan bir trenin gizemiyle, bilinmeyenin ürkütücü atmosferini anlatıyor. Eğer bu tür gerilim dolu hikayeler ilgini çekiyorsa, sitemizde daha fazlasını bulabilirsin.