Eski Konağın Sırrı
Bu korku hikayesi, kasabadaki terk edilmiş konağın sırrını çözmeye çalışan cesur gençlerin yaşadığı ürkütücü anları anlatıyor. Hikaye, merakın bazen tehlikeli olabileceğini ve her sırrın açığa çıkmaması gerektiğini vurguluyor.

Bir zamanlar, kasabanın kenarında terk edilmiş eski bir konak vardı. Bu konak, köyde yaşayan herkesin korktuğu bir yerdi. Özellikle geceleri konağın pencerelerinde ışıklar yanar, içeriden garip fısıltılar ve kapı gıcırtıları duyulurdu. Kasaba halkı, konağın lanetli olduğuna inanır ve oradan uzak durmaya çalışırdı.
Bir gün, macerayı seven gençlerden oluşan bir grup, konağın sırrını çözmeye karar verdi. Cem, Zeynep ve Mert, gece yarısı konağa gitmek için cesaretlerini topladılar. Ellerinde fenerlerle konağın kapısına yaklaştılar ve kapıyı araladılar. Kapının gıcırtısı, içerideki sessizliği daha da ürkütücü hale getiriyordu.
İçeri girdiklerinde, konak soğuk ve karanlık bir havaya büründü. Eski portreler duvarlarda asılıydı ve onlara bakıyormuş gibi hissediyorlardı. Üç arkadaş, konağın çeşitli odalarını araştırmaya başladılar. Bir süre sonra, alt kattaki küçük bir kapı dikkatlerini çekti. Kapıyı açtıklarında, dar bir merdivenle aşağıya inen gizli bir geçit buldular.
Merdivenlerden indiklerinde, tozlu bir odanın ortasında eski bir sandık gördüler. Sandığın kapağını açtıklarında, içeride yıllar önce konağın sahibi olan ailenin hikayesini anlatan bir günlük buldular. Günlükte yazanlara göre, bu konakta yaşayan aile gizemli bir hastalığa yakalanmış ve hepsi bir anda ortadan kaybolmuştu. Konağın bu sırları gizlediği ve onları rahatsız edenlerin lanetlendiği anlatılıyordu.
Tam o anda, odanın köşesinden bir fısıltı duyuldu. Üç arkadaş korkuyla birbirlerine sarıldılar ve hızla konağı terk ettiler. O günden sonra kasaba halkı, konağın gerçek sırrını öğrendi ve konaktan uzak durmaya devam etti. Eski konak, sırlarını korumaya devam ederken, Cem, Zeynep ve Mert bu geceyi asla unutamadı.