Karanlık Gölün Laneti
Bu korku hikayesi, lanetli bir gölde yaşanan esrarengiz olayları ve gölün karanlık sırlarını keşfetmeye çalışan bir adamın sonunu anlatıyor. Hikaye, bilinmeyenin korkutucu gücünü ve karanlık sırların cezbedici tehlikesini vurguluyor.
Küçük bir kasabanın sınırında, herkesin “Karanlık Göl” olarak adlandırdığı bir göl vardı. Bu göl, yıllardır kimsenin gitmeye cesaret edemediği bir yerdi. Kasabanın yaşlıları, gölün lanetli olduğuna inanır ve geceleri oradan garip sesler geldiğini söylerlerdi. Efsanelere göre, gölün derinliklerinde yıllar önce boğulmuş bir kadının ruhu saklanıyordu. Bu ruh, her gece gölde kaybolanları çağırır ve bir daha geri dönmelerine izin vermezdi.
Bir gün, genç ve meraklı bir adam olan Can, kasabaya taşındı. Can, bu tür hikayelere asla inanmazdı. Kasaba halkının anlattığı efsaneleri dinledikçe, bunların sadece uydurma olduğunu düşündü. Ama bir gece, göl hakkında duyduğu söylentileri araştırmaya karar verdi. Elinde bir fener, gölün karanlık kıyılarına doğru yola çıktı.
Göl, karanlık bir örtü gibi sessizdi. Rüzgar yaprakları hafifçe sallıyor, suyun yüzeyi durgun bir şekilde parıldıyordu. Can, gölün kıyısında durduğunda içini garip bir huzursuzluk kapladı. Ama korkusunu bastırarak gölün kenarına biraz daha yaklaştı. Tam o sırada, suyun yüzeyinde bir hareket fark etti. Sanki bir şey, suyun altından ona doğru bakıyordu.
Can, bir süre gölde bekledikten sonra suyun yüzeyine bakmaya devam etti. Birden, suyun içinden bir el çıktı ve onu çekmeye çalıştı! Can, panikle geriye doğru çekildi ve hızla geri kaçmaya başladı. Ancak gölün kenarına geri döndüğünde, suyun yüzeyinde hiç hareket yoktu. Her şey sessiz ve durgundu. Fakat Can, o anın gerçek olduğuna emindi.
Geceleri, gölün derinliklerinden gelen fısıltılar duymaya başladı. Bu fısıltılar, sanki ona adını sesleniyordu. Can, bu lanetin gerçek olduğunu anlamıştı. Göl, onu geri istiyordu.
Bir gece, gölün çağrısına dayanamayıp yeniden gitmeye karar verdi. Bu sefer daha temkinliydi, ama korkusu onu tamamen sarmıştı. Göle vardığında, gölün suları aniden dalgalanmaya başladı. Birden, gölden siyah bir sis yükseldi ve Can’ı çevreledi. Sislerin arasında, uzun siyah saçları ve soğuk bakışlarıyla boğulmuş kadının ruhu belirdi. “Buraya geri döneceğini biliyordum,” diye fısıldadı.
Can, geri kaçmaya çalıştı, ama her adımda suyun daha da içine çekildiğini hissetti. Göl, onu içine almak için sabırsızlanıyordu. Kadının ruhu, Can’ın üzerine doğru sürüklenmeye başladı. “Sana ne olduğunu göl anlatacak,” dedi. Ve o anda, Can karanlık suların içinde kayboldu.
Ertesi sabah, kasabalılar Can’ı aramak için göl kenarına geldiklerinde ondan hiçbir iz bulamadılar. Göl, Can’ı sonsuza dek içine almıştı. Kasaba halkı, bu olaydan sonra Karanlık Göl’ün gerçekten lanetli olduğuna bir kez daha inandı. Artık göle kimse yaklaşmaya cesaret edemiyordu.