Merhametin Gücü: Bilge Derviş ve Genç Tüccar
Bu dini hikaye, zenginlik ve servetin aslında kalpteki merhametle tamamlandığında anlam kazandığını anlatıyor. Merhamet ve yardımseverlik, insanın gerçek huzur ve mutluluğu bulmasının anahtarıdır.
Bir zamanlar büyük bir şehirde, ticaretle uğraşan zengin bir tüccar yaşardı. Tüccar, servetiyle gurur duyar, her zaman daha fazlasını kazanmak için çabalardı. Ancak kazandıkça daha da hırslı hale geliyor, sahip olduklarının kıymetini bilmeden, çevresindeki insanları görmezden geliyordu. Merhamet, tüccarın kalbinde zayıflık olarak görülürdü.
Bir gün, tüccar işlerinden dolayı uzun bir yolculuğa çıktı. Yolculuğu esnasında, bir dağın eteklerindeki küçük bir köye uğradı. Bu köyde, herkesin saygıyla bahsettiği bilge bir derviş yaşardı. Derviş, sade bir hayat sürer, kimseye zarar vermeden, insanlara yardım ederek yaşardı. Tüccar, dervişin hikayelerini duyduğunda onu görmek istedi. Ancak tüccarın amacı dervişin bilgeliğini takdir etmek değil, onun nasıl bu kadar azla yetindiğini anlayamamaktı.
Tüccar dervişin kulübesine geldi ve ona şöyle sordu: “Bu kadar az şeye sahipken, nasıl bu kadar mutlu olabiliyorsun? Benim servetim çok ama hâlâ yeterince mutlu değilim. Beni nasıl tatmin olacağımı bilmediğim için mi Allah cezalandırıyor?”
Derviş, tebessüm ederek tüccarı dinledi. Ardından ona sakin bir şekilde şöyle dedi: “Servetin ve malların seni mutlu edemiyorsa, demek ki Allah’ın sana daha büyük bir lütfu var. O da merhametin gücüdür.” Tüccar, dervişin sözlerine anlam veremedi ve dervişe küçümseyerek baktı. “Merhamet mi? Merhametle para kazanılmaz!” diye karşılık verdi.
Derviş, hafif bir tebessümle ona şu hikayeyi anlattı: “Bir zamanlar bir nehir vardı. Bu nehir, susuzluktan kavrulan köyleri sulayarak hayat verirdi. Ancak nehir bir gün kurudu. Halk, nehir olmadan nasıl hayatta kalacaklarını düşünmeye başladı. Bir bilge, nehrin kurumasının sebebini açıkladı: ‘Nehir sadece su değil, aynı zamanda sevgi ve merhamet taşır. İnsanlar birbirine yardım etmeyi, merhameti unuttuğunda, nehir de kurur.’ İşte bu yüzden, servetle dolu olan kalpler, eğer merhametle dolmazsa kurur ve mutluluğu bulamaz.”
Tüccar, dervişin sözleri karşısında sessiz kaldı. Yıllarca biriktirdiği servetin, aslında kalbini zenginleştirmediğini fark etti. O günden sonra, tüccar hayatını değiştirerek insanlara yardım etmeye, merhamet göstermeye başladı. Ne zaman birine yardım etse, kalbinde derin bir huzur hissediyordu. Artık tüccar, gerçek zenginliğin parayla değil, kalpteki merhametle ölçüldüğünü anlamıştı.