Geceyarısı Ormandaki Fısıltı
Bu korku hikayesi, Cem ve arkadaşlarının lanetli bir ormanda yaşadıkları dehşet dolu bir geceyi anlatıyor. Fısıltılarla dolu bu orman, karanlık sırlarını saklarken, gençler ormanın gerçek yüzüyle karşılaşıyorlar. Korku, gerilim ve karanlıkla dolu bu hikaye, tüyler ürperten bir macera sunuyor.

Bir zamanlar, küçük bir kasabanın hemen dışında, kimsenin gitmeye cesaret edemediği eski bir orman vardı. Bu ormana “Kayıp Fısıltılar Ormanı” denirdi. Kasaba halkı, ormanda gece yarısı fısıltılar duyulduğunu ve bu fısıltıların, bir zamanlar ormanda kaybolan insanların sesleri olduğunu söylerdi. Herkes, ormanın lanetli olduğuna inanır ve güneş batmadan ormandan uzak dururdu.
Ancak kasabada yaşayan Cem adında bir genç, bu hikayelere inanmazdı. Bir gece, arkadaşlarıyla birlikte ormanın derinliklerine gitmeye karar verdi. “Korkulacak bir şey yok,” dedi arkadaşlarına. “Bu sadece eski bir efsane.” Arkadaşları başlangıçta çekingen davransalar da sonunda Cem’i takip etmeye karar verdiler. Ellerinde fenerler, ormanın karanlık yollarına doğru yürümeye başladılar.
Gece yarısı yaklaştıkça, ormanın atmosferi değişmeye başladı. Rüzgarın uğultusu artıyor, ağaçların dalları sanki onlara ulaşmaya çalışıyor gibiydi. Her adımda, Cem ve arkadaşları etraflarından gelen garip fısıltılar duymaya başladılar. Fısıltılar, önce hafif ve anlaşılmazdı, ama gittikçe daha net duyulmaya başladı: “Beni bul… beni bul…”
Cem’in arkadaşları korkmuş, geri dönmek istemişti, ama Cem cesaretini koruyarak “Sadece rüzgarın sesi bu, hiçbir şey yok,” dedi. Fakat o an, ormanın derinliklerinden gelen soğuk bir rüzgar yüzlerini yalayıp geçmiş ve fenerler bir anda sönmüştü. Her yer karanlığa gömülmüştü. Etrafta sadece fısıltılar kalmıştı.
Cem’in kalbi hızla çarpmaya başladı, ama cesaretini topladı ve “Beni kim bulmak istiyor? Kim var orada?” diye bağırdı. Fısıltılar bir an durdu ve ardından derin bir sessizlik çöktü. Tam o sırada, arkadaşlarından biri çığlık attı: “Orada! Bir şey var!”
Cem, fenerini tekrar yaktığında, ağaçların arasında silik bir gölge gördü. Gölge, bir insan siluetiydi, ama gözleri olmadan onlara bakıyordu. Fısıltı bu kez çok netti: “Buradan gitmelisin… Yoksa sen de kaybolursun…”
Cem ve arkadaşları dehşet içinde hızla koşarak ormandan çıkmaya çalıştılar. Koştukça fısıltılar artıyor, ayaklarının altında toprak kayıyordu. Sonunda ormandan çıkıp kasabaya vardıklarında, hiçbir şey söylemeden sessizce dağıldılar. O geceden sonra, Cem asla ormana geri dönmedi ve kasabadaki eski efsanelerin gerçek olduğunu kabul etti.
Kayıp Fısıltılar Ormanı’nda bir daha kimse gece yarısı yürümedi.