Kralın Üç Bilge Oğlu
Bu klasik hikaye, bir kralın üç oğlunun krallığın yeni lideri olmak için çıktıkları macerayı anlatıyor. Hikayede, en güçlü olanın değil, en sevgi dolu ve yardımsever olanın gerçek lider olduğu vurgulanıyor. Güç, zekâ ve sevginin karşılaştırıldığı bu masal, okuyuculara hayatın en değerli şeyinin insani bağlar olduğunu gösteriyor.
Bir zamanlar, uzak bir krallıkta, adaletli ve bilge bir kral yaşardı. Bu kralın üç oğlu vardı: büyük oğlu Aras, güçlüydü; ortanca oğlu Demir, zekiydi; küçük oğlu Eren ise, cesur ve nazikti. Kral, yaşlandıkça, krallığını devredeceği bir varis seçmesi gerektiğini anladı. Ancak hangi oğlunun krallığı devralması gerektiğine karar veremiyordu.
Bir gün, kral oğullarını çağırdı ve onlara bir görev verdi. “Her biriniz, krallığın en uzak köşesine gidin ve bana en değerli şeyi getirin. Kim en değerli şeyi getirirse, krallığın yeni kralı o olacak,” dedi. Üç kardeş de bu görevi kabul etti ve yolculuklarına başladı.
Aras, gücüne güvenerek, en değerli şeyi bulmak için krallığın en zengin topraklarına gitti. Orada, altın ve mücevherlerle dolu bir mağara buldu. “Krallık, bu zenginliklerle büyüyebilir,” diye düşündü ve en büyük altın parçalarından birini aldı. Aras, altınla dolu arabasını krala götürmek için yola çıktı.
Demir ise zekâsına güvenerek, en değerli bilginin peşine düştü. Bilge yaşlı bir adamdan, bin yıllık kadim bir kitap buldu. Bu kitap, bilgelikle dolu, geleceği görebilen kehanetler içeriyordu. “Bu kitap krallığa rehber olabilir,” diye düşündü ve kitabı kralına götürmek için yola koyuldu.
Eren ise ne yapacağını bilemedi. Diğer kardeşleri kadar güçlü ya da zeki olmadığını düşünüyordu. Ancak yolda ilerlerken, bir köyde hasta ve yardıma muhtaç insanlarla karşılaştı. Eren, onlara yardım etti, ilaç ve yiyecek getirdi. Köy halkı ona minnettardı. O anda, Eren en değerli şeyin ne olduğunu anladı: Sevgi ve yardımlaşma.
Eren, boş ellerle geri dönüyordu ama yüreğinde büyük bir sevgi taşıyordu. Kralın huzuruna çıktığında, kardeşleri hediyelerini sundu: Aras büyük altın parçalarını, Demir ise kadim bilgeliği getirdi. Kral, her iki hediyeye de hayran kaldı. Ancak Eren, krala şöyle dedi: “Babacığım, ben sana altın ya da bilgi getiremedim. Ama yolda, yardıma muhtaç insanlara sevgi ve yardım sundum. Bana en değerli şeyin insanlar arasındaki bağlar olduğunu gösterdiler.”
Kral, Eren’in sözleriyle derin bir sessizliğe büründü. Sonra gülümsedi ve şöyle dedi: “Gerçekten de en değerli şey, sevgi ve yardımlaşmadır. Güç ve zekâ bir krallığı ayakta tutar, ama sevgi ve merhamet onu büyütür. Krallığımın yeni kralı sen olacaksın, Eren.”
O günden sonra, Eren, babasının tahtına oturdu ve krallığı sevgiyle yönetti. Halk, onu sadece bir kral olarak değil, aynı zamanda büyük bir dost olarak sevdi. Krallık, Eren’in adil ve sevgi dolu yönetimi altında her geçen gün daha da büyüdü.