Ormandaki Lanetli Kulübe
Ormanın derinliklerinde terk edilmiş bir kulübe, yıllardır kimse tarafından ziyaret edilmemiştir. Efsaneler, bu kulübenin lanetli olduğunu söyler. Maceraperest Okan, bu kulübeye girip tuhaf olaylar yaşamaya başladığında, efsanenin gerçek olduğunu fark eder. Karanlık sırlar hâlâ gizemini korur.
Bir zamanlar, köyün kenarında ıssız bir ormanın derinliklerinde gizlenmiş, terk edilmiş bir kulübe vardı. Herkes o kulübeden uzak dururdu, çünkü yıllardır orada yaşayan kimse yoktu. Efsaneye göre, bu kulübe bir zamanlar köyün en yaşlı kadınına, Ayşe Nine’ye aitmiş. Ayşe Nine tuhaf biriydi; insanlar onun karanlık güçlerle uğraştığına inanırdı. Bir gün aniden ortadan kaybolmuştu ve o günden sonra kimse onu görmemişti.
Aradan yıllar geçti ve insanlar kulübenin lanetli olduğuna iyice inanmıştı. Geceleri o kulübenin yakınında tuhaf sesler duyulur, bazen pencerelerde titreyen gölgeler görülürdü. Çoğu köylü bu sesleri rüzgarın ya da hayvanların çıkardığını söylese de kimse gerçekten oraya gitmeye cesaret edemiyordu.
Bir gün köye yeni taşınan bir aile, kulübenin varlığından habersizdi. Ailenin en büyük çocuğu olan 15 yaşındaki Okan, maceraperest biriydi ve sürekli yeni yerler keşfetmeyi severdi. Bir gün ormanda yürüyüş yaparken, ağaçların arasında bu eski ve terkedilmiş kulübeyi fark etti. Okan, köylülerin anlattığı hikayelere inanmıyor, bunların sadece uydurma olduğunu düşünüyordu.
Okan, kulübeye yaklaşırken içini bir ürperti kapladı ama merakı onu daha da cesaretlendirdi. Kulübenin kapısı hafifçe aralıktı. Okan, yavaşça kapıyı iterek içeri girdi. Kulübenin içi yıllardır kimsenin el sürmediği tozlu, karanlık bir yerdi. Duvarlarda eski resimler asılıydı, ancak hepsinin yüzleri çizilmiş gibiydi. Zemin, eski tahta gıcırtılarıyla yankılanıyordu. Tam o sırada, Okan bir fısıltı duydu.
“Geri dön…”
Okan bir an durakladı. Kendi kendine, bunun sadece rüzgar olduğunu düşündü. Ama bir adım daha attığında, fısıltı tekrarlandı, bu sefer daha yüksek ve net bir şekilde: “Geri dön…”
Okan’ın kalbi hızla çarpmaya başladı, ama cesaretini toplayarak odaların birine doğru yürüdü. Odaya girdiğinde, eski bir masa üzerinde bir defter buldu. Defterin kapağı yıpranmış ve tozla kaplıydı. Okan, kapağı açtı ve sayfalardan birine bakarken donup kaldı. Sayfada kendi adı yazıyordu: “Okan, buradan çık!”
Bu kez fısıltı değil, arkasından gelen bir soğuk nefes hissetti. Okan panik içinde arkasına döndü ama kimse yoktu. Korkuyla geri çekildi ve kulübenin kapısından hızla dışarı koştu. Arkasında ise kapı kendi kendine kapandı, kulübeden gelen fısıltılar rüzgarın içine karışarak kayboldu.
O günden sonra Okan, bir daha ormanın o tarafına asla gitmedi. Köylülerin anlattığı hikayelerin uydurma olmadığını anlamıştı. Kulübenin sırrı çözülememişti, ama herkes onun karanlık bir güce sahip olduğuna inanıyordu. Kulübe, ormanın derinliklerinde sessizce durmaya devam ediyordu, kimse bir daha oraya yaklaşmaya cesaret edemedi.