Lanetli Saatin Sırrı
Bu korku hikayesi, Ali’nin lanetli saatin ardındaki sırları keşfetme çabasını ve yaşadığı ürpertici anları anlatıyor. Hikaye, gizemli ve tehlikeli şeylerin bazen bilinmemesi gerektiğini gösterirken, merakın sınırları zorlayabileceğini vurguluyor.

Bir zamanlar, kasabanın kenarında eski bir antikacı dükkânı vardı. Bu dükkân, unutulmuş eşyalar ve tozlu kitaplarla doluydu, fakat içlerinden en gizemlisi eski, antika bir duvar saatiydi. Saatin üstündeki yazılar zamanla silinmişti, ancak saat her gece yarısı ıslık gibi bir ses çıkararak çalmaya başlardı. Kasabalılar bu saatin lanetli olduğuna inanıyor, gece yarısından sonra dükkânın yanına yaklaşmıyordu.
Cesaretiyle tanınan gençlerden biri olan Ali, saatin sırrını çözmeye karar verdi. Bir gece yarısı dükkâna gizlice girerek saate yaklaştı. Tam saatin tik takları arasında dikkatle dinlerken, saat aniden çalmaya başladı. Bu kez sadece çalmakla kalmadı, saatin akrebi hızla dönüyor ve içeriden fısıltılar duyuluyordu. Fısıltılar, eski bir dilde lanetli bir hikâye anlatıyor gibiydi.
Ali, korkusuna rağmen saatin kapağını açmaya karar verdi. Kapağı açtığında içeride eski bir anahtar buldu. Anahtarın yanında, yıllar önce kaybolmuş bir harita vardı. Harita, saatin ilk sahibinin evine işaret ediyordu ve bir mesaj içeriyordu: “Bu anahtarı yalnızca cesur olanlar kullanabilir.”
Ali, merakını yenemedi ve haritada gösterilen eve doğru yol aldı. Eve vardığında, anahtarı kapıya yerleştirip kilidi açtı. İçeri girdiğinde karanlık bir oda ve bir sandıkla karşılaştı. Tam sandığı açmak üzereyken arkasında bir gölge belirdi ve odanın içinde soğuk bir rüzgar esmeye başladı. Ali, arkasında fısıltılar duyarak hızla sandığı kapattı ve evi terk etti.
O günden sonra, Ali, lanetli saatin sırrını çözdüğü için gece yarıları uyurken saatin sesini rüyalarında duymaya devam etti. Artık kasabada herkes, antikacıdaki lanetli saate bir daha yaklaşmamaları gerektiğini biliyordu.